MEÇHUL TÜRKLER

Mayıs 3, 2013

fadimeboztoprakBinlerce Meçhul Türk Gencinin yürüyüşüyle başlar bu hikâye…

Meçhul Türk Gençlerinin amaçları neydi, niçin yürümüşlerdi?

Neden bir yürek olup Atsız Ata’ya, tabutluklara koştular?

Tarihler 3 Mayıs 1944’ü gösteriyordu.

Bu tarih kimleri ağırlamıyordu ki:

ALPARSLAN TÜRKEŞ, Piyade Üsteğmen

NİHAL ATSIZ (Edebiyat Öğretmeni)

NECDET SANCAR (Edebiyat Öğretmeni)

ZEKİ VELİDİ TOGAN (Türk Tarihi profesörü)

ORHAN ŞAİK GÖKYAY (Ankara Konservatuvar Direktörü)

REHA OĞUZ TÜRKKAN (Türkolog)

OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ (Felsefe Öğretmeni)…

 

Ve bunlar gibi nice Şanlı Yiğitler…

Şanlı diyorum; çünkü 23 kişinin yaptıkları, dile getirdikleri, savundukları düşünceler bugün Ay Yıldızımızın ve Üç Hilalimizin şanlı şanlı dalgalanmasına Rüzgâr olmuştur.

23 kişi ve 65 oturumdan oluşan bu yargılama süreci Şanlı akıncıları devreye sokmuştur. Bu akıncılar Meçhul Türkler diye adlandırdığımız binlerce Türkçü – Turancı gençlerdi.

“Türk Milliyetçilerinin bayraklaşan hareketi!” (Başbuğ Alparslan Türkeş)

Şükrü Saraçoğlu’na Orhun dergisinden gönderilen iki mektup bu meşaleyi alevlendirmişti. Alev topları “Korku topları” çığ gibi büyümüş Sabahattin Ali’nin, Hasan Ali Yücel’in, Falih Rıfkı Atay’ın tutuşmasına neden olmuştu. Varsın tutuşsunlar…

“Vaktiyle bir Atsız varmış!” Var olsun.

…Anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı,

Belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi,

-ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü,

Böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun,

“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!”(Caner Kara- Kürşat’ın Sofrasında)

İşte, “Var olsun!” dediğimiz değerler 3 Mayıs gününü bize hediye ettiler. Belki yaş pasta kadar tatlı bir açılış olmadı ama Türklük Sevdası gibi bir baklava şerbeti sundular bizlere.

Bu sevdanın sahipleri Orhan Şaik Gökyay’ın da dediği gibi:

“Bu Vatan Kimin

 

Bu vatan toprağın kara bağrında

Sıradağlar gibi duranlarındır,

Bir tarih boyunca onun uğrunda

Kendini tarihe verenlerindir…”

Bu vatanı tarihte olduğu gibi bugün de bölmeye, satmaya çalışan nice hainler var. Fakat bu hainlerin unuttukları bir şey var: 3 Mayısta Tabutluklara tıktıkları İnsanların orada gömüldüğünü sanıyorlar.

Bu işte bir yanlışlık var, Efendiler!

MHP’yi nasıl görmezsiniz?

Bursa’yı, İzmir’i nasıl duymazsınız?

Siz Akillerle dolanın durun, ben gibi delileri ne yapacaksınız?

İşte küllenmiş görünen sevdanın küçük yansımaları bunlar.

Ya bu sevda bitecek ya da…

Türkçülük- Turancılık sevdasının Kızılelma’da buluştuğu gün Kürşad’ı, Mete’yi, Dede Korkut’u, Alparslan’ı, Fatih’i, Atatürk’ü, Başbuğ Türkeş’i, Atsız Ata’yı baklavanın şerbetini döküp yemeye davet edeceğiz. İşte O gün, Yine tarihler 3 MAYIS’ı gösterecek…

Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin!

FADİME BOZTOPRAK


ERMENEK

Şubat 27, 2013

Ermenek Haber Üzerinde Okunma Sayısı: 117

Yayın Tarihi: 04 Ağustos 2012

yukselsanlierYeşil olur, Ermenek’in bağları,
Kıvrım, kıvrım bağlarının yolları,
Kah kar olur kah buz olur, dağları,
Oğul diyen anam yoktur ne çare.

Kırlarında, otlar durur kuzular,
Anam ölmüş, ah yüreğim sızılar,
Mekan oldu, mekan oldu buralar,
Ah yüreğim vah yüreğim sızılar.

Gidemedim Ermenek in bağına,
Çıkamadım, Kazmaca’ nın dağına,
Ah bir varsam, can anamın yanına,
Dua etsem, sağ ol oğlum der mi ki..

Güzel olur, Ermenek’in düğünü,
Sakınmaz yar sevdiğinden sözünü,
Hele bir gör, allık sürmüş yüzünü,
Sanırsın ki, keklik gibi gelindir.

Kış gününde, arap aşı içersin,
Eti kekliktir, nerde derde deşersin,
Ağzın yanar, bal baklava sürersin,
Pişmiş undan hamurdur ekmeği.

Bahar gelir Ermenek’in köyüne,
Doyum olmaz yaz geçince güzüne,
Ceviz düşer, tam toplarken yüzüne,
Dolar durur, pek çok evin ambarı.

Güzün gelir, Ermenek’e gidilir,
Buğday kaynar, dam üstüne serilir,
Bulgur ceviz, çuval, çuval dizilir,
Hasret biter gurbet yine görünür.

Yüksel Şanlı er
28 Eylül 2010-09-28


ERMENEK

Ağustos 8, 2012

04 Ağustos 2012, 01:58
yukselsanlierYeşil olur, Ermenek’in bağları,
Kıvrım, kıvrım bağlarının yolları,
Kah kar olur kah buz olur, dağları,
Oğul diyen anam yoktur ne çare.Kırlarında, otlar durur kuzular,
Anam ölmüş, ah yüreğim sızılar,
Mekan oldu, mekan oldu buralar,
Ah yüreğim vah yüreğim sızılar.

Gidemedim Ermenek in bağına,
Çıkamadım, Kazmaca’ nın dağına,
Ah bir varsam, can anamın yanına,
Dua etsem, sağ ol oğlum der mi ki..

Güzel olur, Ermenek’in düğünü,
Sakınmaz yar sevdiğinden sözünü,
Hele bir gör, allık sürmüş yüzünü,
Sanırsın ki, keklik gibi gelindir.

Kış gününde, arap aşı içersin,
Eti kekliktir, nerde derde deşersin,
Ağzın yanar, bal baklava sürersin,
Pişmiş undan hamurdur ekmeği.

Bahar gelir Ermenek’in köyüne,
Doyum olmaz yaz geçince güzüne,
Ceviz düşer, tam toplarken yüzüne,
Dolar durur, pek çok evin ambarı.

Güzün gelir, Ermenek’e gidilir,
Buğday kaynar, dam üstüne serilir,
Bulgur ceviz, çuval, çuval dizilir,
Hasret biter gurbet yine görünür.

Yüksel Şanlı er
28 Eylül 2010-09-28